Göçebelikten
yerleşik hayata geçildiği günlerde toplum iş bölümü açısından görünürde ikiye
ayrılıyordu. Toplayıcı ve avcı… Erkekler avlanır ve yemeği getirir, kadınlar
ise topladığı bitkiler ile aile bütçesine katkıda bulunurlardı. Modern dünyada
ev işleri görünmeyen kategorisinde olduğu gibi o zamanlarda da kadınların başka
görünmeyen görevleri de vardı. Toplanan bitkiler sadece yemeklerde kullanılmıyor
ve aynı zamanda şifalı bitkilerin ve hastalıklara çarelerin de temellerini bir
yandan kadınlar atıyordu.
Yemek ve
kültür arasında fazlasıyla bir ilişki olduğu aşikar. Yerleşik hayata geçiş ile
değişen yemek kültürü ve besin çeşitliliği buna bir kanıt. Şimdilerde ise hızlı
tüketime teşvik ve gerektirici durumlar arasında fast food keşfi, elde yeme
kültürü gibi oluşumları da rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Bu gibi değişimler
sadece yeme kültürüne karşı zararları değil, beslenme açısından insan sağlığına
da zarar sağlamakta. Aşırı kilo problemleri ile baş edebilmek için çeşitli zayıflama yöntemleri denenmekte. Yemek
ve kültür bu kadar eşdeğer ilerlerken kültürümüzün çok içinde olan bazı yemek tarifleri seçeneklerini de
unutmamak gerekir.
Meze
belki de yemek ve kültürün sunduğu en önemli ürünlerden biridir. Meze kültürü
bir toplumun yemek konusunda belki de oturmuşluğunu ve ağırbaşlılığının
göstergesidir. Osmanlı dönemine dayanan meyhane kültürüne dönersek, kendine has
kurallarının varlığı ile yaşandığını anlayabiliriz. Yavaş yavaş, sakin sakin ve
belli bir ahlak içinde yenilen mezeler Türk kültürü içince yerini hala
korumakta. Sofralarınıza siz de mezelere yer açın. Pratik ve kolay tarifler ile
lezzet yolculuğuna çıkın. Sadece kabak rendesi, sarımsaklı yoğurt, tuz ve
üzerine gezdirilen pul biberli yağ ile siz de öncelikle göze hitap eden mezeler
yapın.